“Daha İyi Bir Gelecek için, Herkes Elini Taşın Altına Koymalı”
Salgının ilk gününden itibaren çok fazla konuşulmayan ve göz ardı edilen hak temelli çalışan STK’ların risk altında olduğunu düşünerek; STK’lar için Dijital Dönüşüm projesini hayata geçirdiklerini belirten Sürdürülebilirlik Adımları Derneği sözcüleri Doğa Tamer ve Emrah Kurum, “Dönüşüm, bardağın dolu tarafını görenler tarafından gerçekleştiriliyor” diyorlar.
Öncelikle pandemiden konuşmadan söze girmek olmaz. 2020 yılı boyunca herkesin planlarını altüst eden pandeminin, sizin çalışmalarınız ve sürdürülebilirlik açısından nasıl bir etkisi oldu?Dünya Sağlık Örgütü’nün koronavirüsü küresel bir salgın olarak açıkladığı 11 Mart 2020’nin hemen ardından çalışma düzenimizi değiştirdik ve uzaktan çalışma sistemine geçtik. İlk günlerde uyum sağlamakta zorlandık, ancak dernek olarak soruna odaklanmak yerine çözümü arayan bir bakış açısına sahip olduğumuz için hızlıca kısa ve orta vadeli planlar yapmaya başladık. Proje, etkinlik, eğitim ve atölyelerimizi hızlıca dijitale taşımak için gece-gündüz çalıştık. Eğitim ve atölye çalışmalarımız için onlarca prova yaptık, etkileşimi artırmak için çevrimiçi araçları aradık, bulduk. Salgına kadar sahada fiziksel olarak uyguladığımız çalışmalarımızın büyük bir kısmını dijitale adapte ettik. Yeni projeler tasarlayıp yürüttük.
Salgın, hepimizin çalışma ve yaşama biçimlerini değiştirdi. Bu dönemde üretim ve tüketim alışkanlıklarımızı sorgulamaya başladık. Eşitsizliklerin derinleşmesine, işgücü piyasasının olumsuz etkilenmesine, gelir kayıplarına ve sağlık hizmetlerinin üzerindeki yükün artmasına neden oldu. Bu, 21. yüzyılın ne ilk krizi ne de son krizi olacak. Ancak biliyoruz ki krizler, her zaman kişisel ve yapısal değişimleri de beraberinde getirir.
Salgınla birlikte Sağlıklı ve Kaliteli Yaşam, Yoksulluğa Son, Nitelikli Eğitim, Sürdürülebilir Şehirler ve Topluluklar ile Amaçlar için Ortaklıklar gibi bir Sürdürülebilir Kalkınma Amaçlarının önemi çok daha ön plana çıktı. Bugün, bazı ülkeler şehirlerini yeniden tasarlamayı konuşuyor. Salgının şehir planlamasını kökünden değiştirebileceği, şehirlerin daha sürdürülebilir, kapsayıcı ve döngüsel hale gelebileceği öngörülüyor. Toplumların teknolojiyi daha etkin kullanmak üzere harekete geçtiği görülüyor. Şirketler, tedarik zinciri sürdürülebilirliğini ve sorumlu iş uygulamalarını yeniden gözden geçiriyor. Belki de en önemlisi, salgın herkese tek başına hareket etmesi durumunda başarılı olamayacağını gösterdi.
İkinci olarak, geçtiğimiz yıl hangi alanlarda çalışmalar yaptınız ve önümüzdeki yıl için neler planlıyorsunuz?
2018 yılından bu yana Sürdürülebilir Kalkınma Amaçları özelinde iyi uygulama örneklerinin görünür olması ve paydaşlar arasında işbirliklerinin güçlenmesi için yürüttüğümüz Sorunlara Çözümler Buluşmalarımıza devam ettik. 2020’de UNDP Türkiye çözüm ortaklığı ve Zorlu Holding desteğiyle altı etkinlik gerçekleştirdik.
Nisan 2020’de derneğimizin Youtube kanalından Sürdürülebilirlik Gündemi adlı canlı yayınlara başladık. İki haftada bir yaptığımız yayınlarda özellikle bu dönemde sürdürülebilirlik alanında yaşanan gelişmeleri konuşmak, çözüm önerilerini sunmak ve iyi uygulamaları paylaşmak üzere birbirinden değerli uzmanları ağırlıyoruz. Bugüne kadar 19 yayın yaptık. Takip etmek isteyenler, http://bit.ly/surdurulebilirlikgundemi adresinden yayınlarımıza ulaşabilirler. Salgının ilk gününden itibaren çok fazla konuşulmayan ve göz ardı edilen hak temelli çalışan STK’ların risk altında olduğunu düşünerek; STK’lar için Dijital Dönüşüm projesini hayata geçirdik. Kısıtlamalar sebebiyle sahaya inemeyen, farkındalık ve savunu çalışmalarını kamuoyuyla paylaşamayan STK’larla kendi deneyimlerimizi paylaşmak istedik. Çevrimiçi toplantı, etkinlik ve topluluk yönetimi araçlarının kullanımı, canlı yayınlar, etkili sosyal medya yönetimi, kampanya oluşturma ve yönetme gibi konularda 40 STK temsilcisine eğitim verdik. Yaptıkları çalışmaları daha geniş kitlelere duyurabilmeleri için sekiz STK’nın tanıtım filmlerini hazırladık. Çözümler Atölyelerimizi lise öğretmenleri, üniversite öğrencileri, STK çalışan ve gönüllüleriyle gerçekleştirdik. Üniversiteden yeni mezun gençlerin toplumdaki ve iş hayatındaki yerlerini kuvvetlendirmek ve sürdürülebilirliğin yaygınlaştırılmasında öncü olmalarını sağlamak üzere Kariyer Etkisi projesini yürüttük.
Önümüzdeki yıl tüm bu çalışmalara devam ederken, yeni projeler de hazırladık. İletişim fakültesinde okuyan öğrenciler arasında bağımsız haberciliği teşvik etmek, sürdürülebilirlik odağında yaşanan sorunlara üretilen çözümleri görünür kılmak, doğru bilgiye erişebilmek için iletişim ağlarını kurmak için Amaçlar için İletişim projesini yürüteceğiz.
İklim değişikliği ve sürdürülebilirlik bağlamında, sizce sivil toplumun çalışmalarındaki en büyük sorun nedir? Sivil toplum ve STK’lar bu sorunun değişimi için neler yapabilir? Genel olarak yurttaşlara ve kurumlara neler önerirsiniz?
Sürdürülebilirlik kavramı bize birtakım idealler sunuyor. Ekonomik ilerlemenin eşitçe paylaşıldığı, aşırı yoksulluğun giderildiği, politikalar yoluyla güvenin tesis edildiği, toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlandığı, çevremizin insan kaynaklı bozulmalardan kurtulduğu bir dünya çağrısında bulunuyor. Birbiriyle bağlantılı sorunların çözümü için bizlere bütüncül bir yaklaşım sağlıyor.
Sivil toplum kuruluşlarının da çevresel ve toplumsal sorunlar karşısında farkındalık yaratma, değişimi tetikleme, evrensel değerleri, şeffaflığı ve hesap verebilirliği teşvik etme, yurttaşların haklarını savunma ve yurttaş katılımını sağlama, politika oluşturma ve toplumsal ihtiyaçları karşılamaya yönelik kapasite geliştirme çalışmaları yapmaları gerekiyor. Bugün de yarın da marjinalleştirilmiş grupların, tahrip edilen doğanın, hakların savunucuları olarak hareket edecek bireylere ve bağımsız kuruluşlara ihtiyaç duyulacak. Bu noktada işbirlikleri öne çıkmalı, sivil toplum kamu yararını güçlendirecek şekilde özel ve kamusal faaliyetleri birbirine bağlayan bir köprü olmalı.
Hepimiz eleştirdiğimiz sistemin birer parçasıyız. Betonarme evlerde yaşıyoruz. Fosil yakıtlardan enerjimizi sağlıyoruz. Adil olmayan üretimin çıktılarını tüketiyoruz. Kıyafetlerimizin hangi koşullarda kimler tarafından üretildiğine bakmıyoruz. Çok çeşitli elektronik eşyalar kullanıyoruz. Bireyler kurumların en küçük parçaları. Bu yüzden kurumları değiştirecek olanlar da yine bireyler. Bunu, farkındalıkları, düşünce biçimleri ve davranışlarıyla yapacaklar. İklimle uyumlu yerel ve ekolojik üretimin desteklenmesi için satın alma tercihlerimizi değiştirmemiz gerekiyor. Bireysel farkındalık ve harekete geçme bağımsız düşünüldüğünde küçük gibi görünebilir, ama bireyin bulunduğu kurumu harekete geçirme noktasında çok kıymetli.
Salgın da bize net bir şekilde gösterdi ki bugüne kadarki hayat tarzlarımızla küresel ısınma veya karbon emisyonu arasında yakın bir ilişki var. Kapitalizmin tipik işleyiş mantığında kârı maksimize etmek var. Küreselleşme ve teknoloji güç dengelerini değiştirdi. Sermaye sahipleri teknolojisiyle, servetleriyle, dünyaya yayılmalarıyla ağırlık kazanmaya başladı. Bugünkü konu, dengeyi bulma meselesi.
2019’un ortalarından itibaren ülkeler iklim acil durumu ilan ediyor. Avrupa Yeşil Mutabakatı ile yeni dönemde kurumlar; ulaşım, enerji, tarım gibi konularda çok daha hızlı adım atacaklar. Çevresel sürdürülebilirlik, iş dünyasında da çok önemli bir yere oturdu. “Biz de elimizi taşın altına koyalım” sesleri yükselmeye başladı. İş dünyasının dönüşmesi yasal zorunluluklara bağlı olduğu kadar tüketici davranışlarıyla da ilişkili. Artık tüm kurumlar, ortak eyleme katılmalı. Salgının ekonomik büyüme, kamu borcu, istihdam ve insan refahı üzerinde çok ciddi uzun vadeli sonuçları olacak. Bu yüzden eğitimden çalışma koşullarına kadar toplumları ve ekonomileri yenilemeliyiz. Gençlerin eğitimine ayrılan kaynağın ciddi oranda artırılması gerekiyor. Artık kişi ve kurumları sadece eleştirmek yerine kendi ilgi ve uzmanlık alanlarımızda dönüşümün yaşanması için adımlar atmalıyız.
Son olarak kamuoyuna yönelik mesajınızı veya çağrınızı almak isteriz…
Sadece sorunları dile getirmenin çözüme bir katkısı olduğunu düşünmüyoruz. Evet, sorunlar var ve dile getirilmeli, ancak yapıcı eleştiriler yapılmalı ve iyi uygulama örnekleri ön plana çıkarılmalıdır. Dönüşüm, bardağın dolu tarafını görenler tarafından gerçekleştiriliyor. Bunu başaran sürdürülebilirlik liderleri; sorunun farkında olan, “çözüm için ben ne yapabilirim” diye soran ve dönüşüm için kararlılıkla adımlar atan bireylerdir. Dönüşüm, atılan bireysel adımların çoğalmasıyla gerçekleşiyor. Daha iyi bir gelecek için, herkesin elini taşın altına koyması gerekiyor. Hepimizin bu gidişte bir payı varsa, yine hep beraber mücadele etmeliyiz. Sürdürülebilirlik Adımları Derneği olarak bizler; bu mücadelede tüm paydaşlarla birlikte adım atmaya hazırız. Dileyen herkes bize sosyal medya hesaplarımızdan ve [email protected] adresinden ulaşabilir.
Bu yazı EKOIQ Dergisi’nin Ocak 2021 sayısında yer almıştır.